Açılmayı bekleyen Amcazade külliyesi

İstanbul’da yaşama başladığım 1990 yılından beri hep önünden geçerim bu medresenin, ama ne zaman açılacak, içinde ne var hep merak etmişimdir. Ayasofya açıldı, Kariye cami açılıyor acaba Amcazade Medresesi de açılır mı? İnşallah açılır. Neden önemli burası diyeceksiniz, işte hikayesi şöyle:

KÜLLİYEDEN ELİMİZDE MEDRESE KALDI
Amcazade Hüseyin Paşa, Saraçhane başındaki Mimar Ayas Mahallesinde, kendi malı olan bir arsa üzerine, ismini taşıyan külliyesini yaptırdı. Külliye, dershane – mescit, kütüphane, sıbyan mektebi, on altı medrese hücresi, sebil ve sonradan bunlara eklenen bir çeşmeden ibaret olup,2580 metrekarelik bir alana yayılmıştır. Birinci Dünya Savaşına kadar kısmen ayakta bulunan Saraçhane, 1916 yılındaki bir yangın sonucunda yanmış, kalıntıları da Fatih tramvay yolunun genişletilmesi ile birçok binası yıkılmıştır. Amcazade Hüseyin Paşa’nın külliyesini inşasından sonra gelip gören ve çok beğenen devrin padişahı Sultan Mustafa II, vakfına Mihaliç’de oldukça önemli sayılabilecek yerler ilâve etmiştir. Vakfiyesinden öğrenildiğine göre bu külliye, öncelikle Kur’an okumasının usul ve kuralları, sonra da kıraat usulü ile tecvit ilminin öğrenilmesi için yaptırılmıştır.

ÇOK DEĞERLİ KÜTÜPHANESİ VARDI
İstanbul kütüphaneleri içinde Amcazade Hüseyin Paşa Kütüphanesinin meşhur olduğu belirtilmiştir.  Daha sonraki yıllarda İstanbul’da dağınık bulunan kütüphanelerin birleştirilmesi sırasında Amcazade Hüseyin Paşa Kütüphanesi, önce Beyazıt kütüphanesine, 1929 da Fatih Millet Kütüphanesine ve oradan da 1936 da Süleymaniye Umumî Kütüphanesine götürülmüştür. Öğrendiğimize göre günümüzde bu son yerinde, vâkıfının ismini taşıyan ayrı bir bölüm meydana getirmektedir.
MEDRESE MÜZE OLDU AMA YİNE DE KAPALI
Medrese olarak yapılan bina sonradan İnşaat Müzesi oluyor.  Müze günümüzde on üç bölümden oluşuyor. Bölümlerde sergilenen (gerçi göremiyoruz hala çünkü restorasyon devam ediyor) eşyalar şunlar:   Alçı kalıp örnekleri, taş mimarî parçaları, tuğla ve taş kitabeler, madenî şebekeler, alçı pencereler, çini kaplamalar, ahşap mimarî parçalar, inşa ve dekoratif elemanları, sancak, kubbe ve minare âlemleri, aydınlatma araçları bulunuyor.

Mimarbaşı İbrâhim Ağa tarafından inşa edilen külliye, barok üslûbun Türkiye’de kendini göstermeye başladığı bir dönemin eseri olmakla birlikte, daha çok klasik çizgilere bağlı kalınarak meydana getirilmiştir. Külliye 1718, 1755, 1872 ve 1896 yıllarında yangın ve depremlerden büyük zarar görmüş ve her seferinde tamir edilmiştir. Bunlar arasında en esaslı tamiratın 1168 (1754-55) yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Son defa 1940’ta E. Hakkı Ayverdi tarafından restore edilmiş, 1966 yılında da bazı değişikliklerle on üç seksiyonlu bir müze binası haline getirilmiştir.

AMCADE HÜSEYİN PAŞA KİMDİR?
Amcazade Hüseyin Paşa Köprülü Mehmed Paşa’nın kardeşi Hasan Ağa’nın oğludur. Bu yüzden “Amcazâde” olarak anılır. Amcası Köprülü Mehmet Paşa ve amcaoğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın sadrazamlık yıllarındaki gençliğinde babasının Bulgaristan’ın “Prevadi” kasabasının “Kozluca” köyündeki çiftliğinde serbest bir hayat sürdü. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa sadrazamlık döneminde Hicaz’a hacca gitti ve hacdan dönüşünde evlendi. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın maiyetinde olarak Viyana seferine katıldı. Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine sadrazama olan yakınlığından ötürü tutuklandı. 1684 yılında serbest kaldıktan sonra iki tuğlu vezirlik rütbesiyle Şehrizor Eyaleti beylerbeyi göreviyle İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Bundan sonra o ölümüne kadar devletin birçok kademelerinde görev aldı. Bazı yakınlarının azli ve katli hadiseleri rahatsızlığını arttırınca, nihayet 4 Eylül 1702’de sadâret mührünü padişaha göndererek istifa eden ve Kumburgaz’daki çiftliğine çekilen Hüseyin Paşa, on beş gün kadar süren hastalıktan sonra 22 Eylül 1702’de burada öldü. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Saraçhane karşısında inşa ettirdiği külliye içindeki türbesine defnedildi.

Memleketin içinde bulunduğu durumdan haberdar, tedbirli, ileri görüşlü, zamanına göre ıslahatçı bir devlet adamı olan Amcazâde Hüseyin Paşa, Mevlevî tarikatına mensuptu.

 

Ord. Prof.  Hakkı Uzunçarşılı’dan öğrendiğimize göre, Amcazade Hüseyin Paşa’nın zamanına kadar vezir, beylerbeyi, ümera v.s. tarafından gönderilen evrak veya diğer yazışmaların, mektupların sonlarına tarih konması ve yerinin belirtilmesi âdet değildi. Amcazade Hüseyin Paşa bundan sonra bir yanlışlığın önüne geçmek niyetiyle bu gibi evraka tarih konulmasını emretmiştir.

Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/amcazade-huseyin-pasa

(İstanbul’un Saklı Hikayeleri: 311)