Fatih’te Evlad-ı Resul ziyaret etmek ister misiniz?

Resullah S.A.V Efendimizin soyundan gelenlere biliyorsunuz “seyyid” denir. İşte Fatih’de hem alim,hem Allah dostu hem de Evlad-ı Resul bir zat yatıyor. Emir Buhari ya da Ahmed Buhari, tam adı Es-Seyyid Ahmed Emir Buhari (d. 1455, Buhara – ö. 1516, İstanbul),

Fatih Fevzipaşa Caddesi üzerinde ki  Fatih Camii’ne yakın bir noktada bulunuyor. Bulunduğu sokağa ismini veren cami ilk olarak 2. Beyazıt döneminde Nakşibendi tekkesi olarak inşa edilmişİstanbul’da büyük ün kazanmış Nakşibendi şeyhi. Abdullah İlahi’den sonra Nakşiliğin İstanbul’da yaygınlaşmasını sağlayan kişi olarak tanınır.

Yolunuz düşerse mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

 

UBEYDULLAH’I AHRARIN TALEBESİ
Ünlü Şeyh Ubeydullah Ahrarü’t-Taşkendi’nin yanında yetişti, onun halifesi Abdullah İlahi’den halifelik aldı. Bir süre Simav’da yaşadı ve Hicaz’a gitti. Daha sonra İstanbul’a yerleşerek Fatih’te, bugün türbesinin bulunduğu caminin (Emir Buhari Camii) karşısındaki zaviyede şeyhliğe başladı. Türbesi, yakın zamanlara değin önemli bir ziyaret yeri olmuştur. İstanbul’da biri Edirnekapı dışında, öbürü Ayvansaray’da olmak üzere Emir  Buhari adına kurulmuş iki tekke vardır.
EMİR BUHARININ TAVSİYELERİ
Seyyid Ahmed Buhârî talebelerine yollarının esaslarını şöyle bildirmiştir: “1- Ruhsatlardan sakınarak nefse zor gelen şeyleri yapmak. 2- Bid’atleri terk etmek. 3- Sünnet-i seniyyeye sıkı sarılmak. 4- Gösterişten uzak olmak. 5- İnsanlarla ihtiyâç kadar görüşmek. 6- Az konuşmak, az yemek, az uyumak. 7- Geceleri ibâdet etmek. 8- Gündüzleri oruç tutmak.”

VE VASİYETİ
Seyyid Emir Buhârî vefâtına yakın bir Pazartesi günü kuşluk vakti talebelerine vasiyyetini yaptı. Vasiyyetlerinden biri de; “Mezarımı mescidimin güneyindeki duvarın dibine kazınız. Yanındaki defne ağacını kesmeyiniz” idi. Talebeleriyle vedâlaştı ve onlara son nasihatlerini yaptıktan sonra Kelime-i şehâdet getirerek âhirete irtihâl etti.

Seyyid Ahmed Buhârî’nin damadı Mahmûd Çelebi anlatır:

“Hocamız Seyyid Buhârî hazretleri vefât edince, mübarek bedenini bu fakîr yıkadım. Bir talebe arkadaşım da su döküyordu. Yıkarken üç defâ mübarek gözlerini açıp, hayâttaki gibi baktılar. Mezara indirip toprak atmaya başlayınca, kıbleye doğru sağ yanı üzerine döndü. Orada olanlar hayret ederek salevât getirmeye başladılar. Mezarı kapandıktan sonra, talebe arkadaşlarım kabrin üzerine örtü yapmak istediler. Bunun için de ağacı kesmeyi, onunla mezarın üzerini örtmeyi uygun gördüler. Ben müsâade etmedim. Onlar çok ısrar ettiler. Ben de; “Ben gideyim, siz bildiğiniz gibi yaparsınız” dedim ve oradan ayrıldım. Gittikten sonra ağacı kesmişler. Kabrin etrafını duvar yapıp üzerini örtmüşler. Fakat bir müddet sonra, o taşların arasından aynı ağaç çıkıp, büyümeye başladı.”