Hem alim hem öğrenci hem murşid

700 Şeyhin arasında en önde olanıydı 

Yolumuz Zeyrek yokuşuna düştüğünde hemen herkesin mutlaka uğradığı Mehmet Emin Tokadi Hazretleri ki O, müderris, hattat, musikişinas, şair ve aynı zamanda Nakşibendiyyenin Müceddidiyye kolunun mürşitlerinden birisidir. Osmanlı Devletinde birçok alimin yetişmesine sebep olmuş, birçok eserler yazmış ve Peygamber Efendimizin(s.a.v) mübarek kabrinde türbedarlık da yapmıştır. Fakat bütün bunların yanında bilmediğiniz bir iki sadece ona mahsus güzel ahlaki örnekler var ki özellikle okumanızı tavsiye ederim. İşte detaylar:

ÜÇ ŞEHRE İLİM SAÇTI

Mehmed Emin Tokadi üzerinde üç önemli şehrin izlerini taşımaktadır. Bunlar Tokat, İstanbul, Mekke. O, Diyarbakır’dan göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1664 yılında Tokatta doğmuş, yaklaşık 25 yaşına kadar burada yaşamış ve tahsil almıştır. Babası Derviş Hasan adıyla meşhur olmuş bir gönül eridir. Annesinin adı ise Emine’dir. Daha sonra İstanbul’a göç etmiş Piri Paşa Medresesine yerleşmiş, bir yandan devrin âlimlerinden dersler alırken bir yandan da talebe okutmaya, cami dersleri vermeye devam etmiştir. Ayrıca hat dersleri de almıştır. Şeyhülislam Mustafa Efendinin ısrarı üzerine Emir Buhari Tekkesinin bir süre şeyhliğini yapmıştır. 1745 yılında yakalandığı bir hastalık sebebiyle vefat etmiş ve İstanbul’a ilk defa geldiğinde kaldığı Piri Paşa Medresesinin yanındaki kabristana defnedilmiştir.”

 

1.ÖZELLİĞİ: TALEBEYİ TERK ETMİYOR

Tokadi Hazretlerinin bilinen özelliklerinin dışında önemli bir özelliği ise yetenekliği talebelerini bırakmıyor. Ders verdiği talebesi şehir değiştirse dahi O da onun peşinden gidiyor. İlim ehli kişinin yetiştirilmesi ve yetişmesinin ne kadar önemli olduğunun en önemli göstergesi. Talebesinin ailesinin Edirne’ye taşınmasıyla o da onlarla beraber gitmiş, bu arada, orada kaldığı süre içerisinde devrin üstatlarından musiki dersleri almıştır.

2.ÖZELLİĞİ ÖNEMLİ OLAN KALP EĞİTİMİDİR
Mehmet Emin Tokadi Hazretleri kalp eğitiminin öneminin farkına vardıktan sonra insanlara ulaşmak için onlara yardım edilmesi gerektiğini düşünerek dört farklı tarikattın da eğitimini aldı. Mehmet Emîn Tokâdî hazretleri, hocası Ahmed Yekdest hazretlerinin sohbetlerinde yetişip, tasavvufta, Nakşibendî, Kâdirî, Şâzilî, Şettârî tarikatı eğitimlerini de aldı. İstanbul’da kaldığı bu beş sene müddetince Şehzâde Câmiinde ve Sultan Mahmûd Câmiinde talebelere ders verdi. Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Muhammed Kumul Efendi, Mevlânâ Hâce Ziyâüddîn, Halvetî büyüklerinden Mevlânâ Şeyh Îsâ-yı Mahvî ve Sünbüliyye meşhûrlarından Seyyid Nûreddîn Sünbülî ile sohbet etti. Sonra Muhammed Kumul Efendi ile önce Habeş eyâletine sonra Kudüs’e gitti. Oradan da Mekke ve Medîne’ye gitti. Bu esnâda hocası Ahmed-i Yekdest hazretleri vefât etmiş ve dört sene geçmiş idi.

3.ÖZELLİĞİ PAŞALARA ÖZEL EĞİTİM VERDİ
Bursa’da bulunan Şeyh İsmâil Hakkı Bursevî hazretleri, vefâtına yakın bir zamanda, talebelerinden; İvaz Mehmed Paşayı, Yeğen Mehmed Paşayı ve el-Hâc Ahmed Paşayı Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerine gönderip, tasavvufta yetiştirilmesini ricâ etmişti. Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri bu ricâyı kabûl edip, gönderdiği bu üç talebeyle ilgilendi. Bunlardan YeğenMehmed Paşa, çeşitli vazîfelerde bulunduktan sonra, 1737 senesinde Nemçe (Avusturya) seferini yapmakla görevlendirildi. Yeğen Mehmed Paşa bu sırada Sultan Birinci Mahmûd Hânın vezîr-i âzamı idi.

4.ÖZELLİĞİ OSMANLI PADİŞAHLARINA DUA ETMESİ

Osmanlı ordusu, Vezîr-i âzam Yeğen Mehmed Paşa komutasında Avusturya seferine çıktıktan sonra, Mehmed Emîn Efendi, ordunun zafere ulaşması için çok dua etti. Hatta geceleri uyumayıp zafer için dua edip yalvardı. Bu hâl yirmi günden fazla devâm etti. Bu sebeple tedaviye ihtiyaç duyacak derecede rahatsızlandı.

DÖNEMİNDEKİ 700 ŞEYHİN EN ÖNÜNDEYDİ

Prof. Dr. Muslu’nun verdiği bilgiye göre, yedi yüz küsur şeyhin bulunduğu bu dönemde aralarında, Mehmed Emin Tokadi’nin taşıdığı vasıflar sebebiyle hemen fark edilen bir mutasavvıftı. Onun şahsiyeti, teslimiyeti, tasavvufi anlayışı ve verdiği eserler yönüyle birçok şeyhten ayrılıyordu.  Mehmed Emin Tokadi’nin İstanbul’a geldiği dönemde medreselerde ehil olmayan kişilerin görev yapması sebebiyle ilmi alanda tesiri kaybolan bu kurumların ıslah edilmesi amacıyla III. Ahmet tarafından bir dizi çalışma başlatıldığını beyan eden Prof. Muslu, , Tokadi’nin tasavvufi terbiye almasının başlangıcını Yekdest Ahmet Efendi ile tanışma hikâyesini naklederek açıkladı. Ancak Onun Mücedidiye yanında birçok tarikattan icazet aldığını, devrin önemli tasavvuf adamlarıyla sıkı dostluklar kurduğunu belirtti. Mehmed Emin Tokadi’nin yaşadığı devrin ilmi faaliyetlerinden birinin de tercüme heyetinin oluşturulması olduğunu söyleyen MUSLU, bununla kıymetli ve faydalı eserlerin Türkçeye kazandırılmasının   hedeflendiğini, Mehmed Emin Tokadi’nin de talebesine İmam Rabbani’nin Mektubat’ını tercüme ettirerek buna katkı sağladığını belirtti.

MATBAANIN KURULMASINA ÖN AYAK OLDU

III.Ahmet Döneminin ilmi faaliyetlerinden bir diğeri de matbaanın kurulmasıdır. Yine Tokadi’nin yakın dostlarından biri olan Beşir Ağanın ilk kâğıt fabrikasının kurulmasında katkı sağladığı da görülmektedir. Ayrıca Topkapı, Ayasofya gibi pek çok kütüphane bu dönemde kurulmuştur.

GÜNÜMÜZ İNSANI İÇİN ÖRNEK OLMUŞTUR

Prof. Dr. Mehmet Akkuş’un verdiği bilgiler ışığında, Tokadi Hazretleri,  günümüz insanı için de örnek bir şahsiyettir.  O bir köşede sarığı cübbesiyle sükût ederek oturan biri değildi. Aksine insanlardan farklı yaşamayan, tevazu sahibi olmakla beraber ilmin yanında sanatla da ilgilenen, talebe okutan, gönlü tok ve insanlarla barışık bir hayat sürmüş bir kişi idi. Doç. Dr. Halil İbrahim Şimşek  de Mehmed Emin Tokadi’nin tasavvufi yönü ile ilgili bilgi verdi. Tokadi’nin tekke şeyhliği yaptığı sürenin sadece iki yıl olduğunu, ancak şeyhlik icazetini 46 yaşında aldığını beyan eden Doç.Dr. Şimşek,  Tokadi’yi diğerlerine göre önemli kılan şeyin,  şeriat-tarikat bütünlüğünü ısrarla savunmuş, olması olduğunu söylemektedir.  Kendi tasavvuf anlayışını “ruhsatlardan arınma, azametle amel ve şeriat kaidelerine riayet edilen bir yol olarak ifade etmiş bunu zikir rabıta ve ruh gibi kavramlarla açıklamıştır.

 

ESERLERİ:

Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerinin; Arapça, Türkçe ve Farsça eserleri vardır. Eserlerinden bir kısmı şunlardır: 1) İrşâd-üs-Sâlikîn, 2) Risâlet-ül-Etvâr, 3) Şerh-ı Kasîde-i Askalânî, 4) Tuhfet-üt-Tullâb, 5) Hulâsa-ı Tarîkat, 6) Risâle-i Rûhiyye, 7) Sıyânet-i Dervîşân fî Bahsi Deverân-ı Sûfiyyân, 8) Suâl-Cevâb, 9) Metâli’ ul-Meserrât Tercümesi, 10) İbn-i Hacer Askalânî’nin, Savâ’ik-ı Muhrika adlı eserinin tercümesi. 11) İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin Risâle-i Emânet Tercümesi, 12) Risâle-i Sülûk, 13) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin; “Ân hayâlâtî ki dâm-ı evliyâest” mısra’ı ile başlayan beytini de şerh etmiş, açıklamıştır.

TOKADİ HAZRETLERİNDEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR:

ASIL MAKSAD

Mehmed Emîn Efendi, talebelerinden birine yazdığı bir mektupta şöyle buyurdu:

Bu âleme niçin gelindiğini, asıl maksadın Allahü teâlâya kulluk olduğunu bilmelidir. Can bedende iken mârifetullahı isteyip, dünyâ ve âhiret seâdetine mazhar olmalıdır.

Dünyâ dostu, mal dostu, güzellik dostu ve diğer şeylerin dostu çoktur. Allah dostu, İksir-i âzam (her derde devâ) gibi nâdir bulunan çok kıymetli bir şeydir.

Bir nefesde iki nîmet vardır. Bunun için her nefese iki şükür lâzımdır. Yirmi dört saatte, her saate bin nefes ve her nefese iki şükür olmak üzere kırk sekiz bin şükür olur. Bir insan bütün işlerini bıraksa, şükür şükür diyerek Allahü teâlâya hamd ve şükretse yine şükrün hakkını edâ edemez. Mâlûm oldu ki, Allahü teâlâya şükrün binde birini edâ edemez.”

SADAKA DAĞITMA ADABI

Yeğen Mehmet Paşa, Mehmet Emin Efendinin ziyaretine geldi, ağlayarak mübarek ayaklarına kapandı. Her ikisi de bir müddet ağladılar. Paşa, Efendinin âdetini bildiğinden, seferde olanları anlattı. Koynundan iki atlas kese altın çıkarıp, seferde iken fakirlere vermek üzere adadığını bildirdi ve fakirlere dağıtmalarını rica etti. Mehmet Emin Efendi de onların bu adağını övdü ve netice verdiğini bildirdi. Kendilerinin halleri ve meşgul olmaları dolayısı ile bunu bizzat kendisinin dağıtmalarının daha çabuk ve kolay olacağını söyledi. “Haftada iki gün tebdil-i kıyafetle (kıyafet değiştirerek) çık. Her çıktığında cebini doldur. Yedikule civarından başla. Orada çok fakir evi vardır. Kapılarını çal. Kim çıkarsa saymadan eline ne gelirse ver. Ve böyle kapı çalarak devam et. İnşallah iki haftada dağıtırsın. Şimdi biz versek, hâlimizce vermemiz icap eder. Geç verilir. Çok versek halk alışır. Hep umarlar. Böyle hareket bize yakışmaz” buyurarak, keseleri zorla yine Paşaya verdi.

Kaynak: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/303784

http://biriz.biz/evliyalar/MehmedEminTokadi.htm