Önce vefa diyen bir alim : ” Sururi Mustafa Efendi”

Bir vefakarlık örneği

Şehzade Mustafa öldürülünce o da inzivaya çekilyor

Osmanlı devletinde âlimler, makam, şöhret ve mevki peşinde koşmamışlardır. En büyük özellikleri ilimle uğraşmaları ve siyasetten olabildiğince de uzak kalmalarıdır. Osmanlı Devleti’nde yetişen büyük âlimlerden olan Sururi Mustafa Efendi Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın hocasıdır. Şehzade Mustafa öldürülünce o da tamamen inzivaya çekiliyor. Kendi yaptırdığı medrese ve camide ilimle meşgul oluyor. Bir başka özelliği ise ilk defa mesnevi derslerini de burada bu medrese okutmaya başlamasıdır. 72 yaşında kısa bir hastalığı müteakiben, 969 (m. 1562) senesi Cemâzil-evvel ayının yedinci günü, İstanbul’da vefât etti. İnşâ ettirdiği mescidin avlusunda, mihrabın önüne rastlayan yere defnedildi.

CAMİSİ VE TÜRBESİ KASIMPAŞADA
Sururi Mehmet Efendi Camii; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Kasımpaşa Sururi Mehmet Efendi Mahallesi Aynalı Çeşme Caddesi üzerinde 1561 tarihinde inşa edilmiştir. Sururi Mahallesi’ne de ismini veren Musluhittin Mustafa Sururi Efendi,  bu camiyi yaptırabilmek için tüm malını mülkünü satmıştır. Caminin minberi ise Uzunbey ismiyle tanınan Tersane Emiri İbrahim Bey tarafından konmuştur. Harap olan cami yüz yıla yakın bir zaman metruk bir halde iken, 1956 yılında kurulan bir dernek tarafından temelden yapılmış, 1962 yılında ibadete açılmıştır.
BİRÇOK ÖNEMLİ ESERİ TERCÜME ETTİ
Arabça, Farsça ve Rumcayı çok iyi bilen Sürûrî Efendi; tefsîr, hadîs, fıkıh, mantık, tıb, edebiyat gibi çeşitli sahalarda meydana getirdiği 36 eseri ile, yaşadığı asrın âlimleri içinde çok büyük bir şahsiyet olarak temayüz etmiştir. Eserlerinin bir kısmını Arabca ve Farsça olarak kaleme alan müellifîn te’lîfâtı, daha ziyâde şerh ve haşiye mahiyetindedir. Sürûrî Efendi, bir yandan talebe yetiştirirken, Arabca ve Farsçaya büyük vukûfiyyeti sebebiyle, şarkın ilmî ve edebî muhtelif klasik eserlerini, daha kolay anlaşılır bir hâle getirmeye ve onlardaki güçlükleri gidermeye çalışmıştır.
Mesnevî, Gülistan, Bostan ve Hâfız’ın Dîvân’ı için yaptığı şerhler, edebî sahada en başta gelenlerdir. Mesnevî’nin 6 cildi üzerindeki büyük şerhi “Şârih-i Mesnevî” ünvanı ile meşhûr olmasını te’min etmiştir. Bunların yanında; Beydâvî tefsîri, Sahîh-i Buhârî, Hidâye, Telvîh, Misbâh, Şerh-ı Mevâkıb gibi birçok kaynak eserler üzerine yaptığı şerh ve haşiyeler ise, ilmî sahadaki te’lîflerinin en mühimlerini teşkil eder. Ayrıca o, Fettâh-ı Nişâbûrî’nin “Şebistân-ı Hayâl”i ile, Hazreti Ali’ye izafe edilen “Mu’ammeyât”, Molla Câmî ve Mîr Hüseyn’in “Mu’ammeyât”larına da ayrı ayrı şerhler tertîb etmiştir. Tıb ilmine dâir yazılmış “Mûciz” adındaki esere şerh yapmıştır. Ayrıca ba’zı eserleri Türkçeye tercüme etmiştir.

Kaynak: http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Alimleri-Ansiklopedisi/Detay/SURURI-MUSTAFA-EFENDI/3460