Tanburu ile kubbede hoş seda bıraktı…

Merkez Efendi Mezarlığını adım adım geziyoruz. Kimler yok ki burada. İşte Türk Musikisine yaptığı katkı ile he gönüllere hem de kulaklarda iz bırakan Tanburi Cemil Bey. Cemil Bey, 9 Mayıs 1871 tarihinde İstanbul’un Fatih İlçesi Mollagürânî semtinde doğmuştur. Babası Mehmet Tevfik Bey’i  üç yaşında iken kaybettiği için amcası Refik Bey’in himayesinde büyümüştür.  Ortaokul sıralarında iken ağabeyi Ahmet Bey’den temel müzik bilgilerini öğrenmiş, 3. Selim’in isreği ve desteği ile bulunan Hamparsum nota sistemini ve Batı nota sistemini öğrenmiştir. Keman ve kanun ile müziğe başlasa da tambur sazında ustalaşmıştır.
TANBURUN MUCİDİ
Cemil Bey, yaylı tamburun mucididir. Batı nota sistemini bildiği halde bizim kültürümüzü ve müziğimizi daha iyi yansıttığı için Hamparsum nota sistemini benimser ve tercih ederdi. Yazı yazar gibi beste yazardı. Tanburi Cemil Bey, tek başına halka açık konser veren ilk Türk Mûsıkîsi sanatkârıdır.

1960 lı yılların başında idi. Milliyet gazetsi köşe yazarı Refii Cevat ulusoy,bir yazısında Tanburi Cemil beyin İzmir fuarında Kuğulu Gölde tanburu ile taksim geçerken sapına bülbül’ün konduğunu, bir diğer yazısında da tanburla taksim geçtikten sonra sahneye kaz ve ördeklerin uçuştuklarını yazmıştı…

Cemil Bey, I. Dünya savaşında askere gitmeden önce muayene olduğu sırada akciğer veremi olduğu ortaya çıkmış, 28 Temmuz 1916’da tüberklozdan vefat etmiştir.

HASSAS BİR KULAĞA SAHİPTİ
Cemil Bey, ilk defa duyduğu bir eseri hemen ezberine alabilecek derecede hassas bir kulağa sahipti. Bestelediği saz eserleri ve sözlü eserlerle devrinin önemli üstatları arasında yer almış, taksimleriyle de büyük bir bestekâr olarak Türk mûsikisinde bu formu ihya edip ona müstakil bir hüviyet kazandırmıştır. Kovanlara ve taş plaklara doldurduğu taksimler, gerek teknik gerekse perde ve aralıklardaki müzikalite bakımından kendinden sonraki sâzendelere örnek teşkil etmiştir. O zamana kadar çok az sayıda sanatçıda görülen, yepyeni öğelerden kurulu mûsiki cümleleriyle ve büyük bir ustalıkla çeşitli sazlarla meydana getirdiği mûsiki, dönemin en dikkate değer eserleridir. Onun için “geleneğin dışına taşmış, kabına sığmayan bir sanatkâr” denilebilir.
KIRKA YAKIN ESER BESTELEDİ
Peşrev, saz semâisi, longa, oyun havası ve şarkı formunda kırka yakın eser besteleyen ve sahip olduğu romantik ruh yapısı bütün eserlerinde hissedilen Cemil Bey’in, Türk mûsikisinin bu formlardaki seçkin eserlerinden olan peşrev ve saz semâileri içerisinde en ünlüleri şedd-i araban ve ferahfezâ saz semâileridir.
BİRÇOK TALEBE YETİŞTİRDİ 
Cemil Bey birçok talebe yetiştirmiştir. Bunların arasında Refik Fersan ve hanımı Fâhire Fersan, Fâize Ergin, Ressam Tahsin Bey, Saniye Burhan Cahit Hanım, bestekâr Rahmi Bey’in kızı Nâhide Hanım, Şemseddin Ziyâ Bey’in kızı Sâtıa Hanım, Ziyâ Hüznî Bey ve kızı Müzeyyen Hüznî Hanım, Bâb-ı Meşîhat Mektûbî Kalemi mümeyyizlerinden Kadı Fuad Bey, ablasının oğlu Hikmet Bey, Âtıf Esenbel ve Murat Öztoprak sayılabilir. Talebelerinden üslûbunu en iyi benimseyen tanburîler ise Hikmet Bey ile Fuad Bey olmuştur.

Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/cemil-bey-tanburi